D Vitamini İçin Günde Kaç Dakika Güneş? Işığın Edebiyattaki İzleri ve Bedensel Bir Hikâye Bir edebiyatçının gözünde güneş, yalnızca gökyüzünde doğup batan bir yıldız değildir; o, anlatıların en kadim sembolüdür. D vitamini için günde kaç dakika güneş? sorusu bile, düz bir sağlık tavsiyesinden öteye geçer; insanın ışığa duyduğu özlemi, karanlıkla kurduğu içsel mücadeleyi anlatır. Çünkü her metinde bir güneş vardır: kimi zaman Tanpınar’ın “ışıklı sabahı”, kimi zaman Camus’nün Yabancı’sında yakıcı bir öğle sahnesi. Güneş, edebiyatın en derin metaforlarından biridir; yaşamı da, varoluşun ağırlığını da içinde taşır. Kelimenin Işığı: Edebiyatın Güneşi Bir metin nasıl kelimelerle aydınlanıyorsa, insan bedeni de ışıkla beslenir.…
Yorum BırakTatlı Bilgi Sofrası Yazılar
Bağcılar Hangi İlçeye Yakın? Tarihsel Katmanlar, Kentsel Dönüşümler ve İstanbul’un Sessiz Hafızası Bir Tarihçinin Gözünden: Şehrin Nabzını Dinlemek Bir tarihçi için şehirler, yalnızca taş ve betondan ibaret değildir. Onlar, zamanın katmanlarını taşıyan canlı organizmalardır. Bağcılar’ı anlamak da böyledir. Bugün “Bağcılar hangi ilçeye yakın?” diye sorduğumuzda, aslında yalnızca bir coğrafi konumu değil; İstanbul’un son yüzyıldaki dönüşümünü, göç dalgalarını ve kent belleğini de konuşuyor oluruz. Bu sorunun cevabı, haritada değil; şehrin tarihsel damarlarında gizlidir. Osmanlı’nın Kırsalından Cumhuriyet’in Banliyösüne Bağcılar’ın geçmişi, 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanır. O dönemlerde bölge, İstanbul’un tarım alanları arasında yer alırdı. Adını, burada yetiştirilen üzüm bağlarından alır. “Bağcılar” ifadesi,…
Yorum BırakAraç Kaç km Hızla Gidiyor? Tarihsel Bir Yolculuk Geçmişe Yolculuk: Hızın Evrimi ve Bugünün Yolu Tarih, hep bir adım ileriye gitmek için geriye bakmamızı gerektirir. Bugün, her an bir araçla hızla seyahat edebilmek, çoğumuz için sıradan bir durum haline geldi. Ancak bu hız, aslında insanlık tarihinin devrimsel değişimlerinin bir yansımasıdır. Hız, insanın zamanla ve mekânla olan ilişkisindeki dönüşümün simgesidir. Araçların hızını tartışırken, sadece bugünün teknolojisini değil, geçmişin en büyük kırılma noktalarını ve bu noktaların toplumsal dönüşüme nasıl yol açtığını anlamaya çalışmalıyız. Hız, tarihin her döneminde farklı anlamlar taşımıştır. Yüzyıllar önce, insanların sadece yürüyerek veya at arabasıyla geçebildiği mesafeler, bugün kilometrelerce…
Yorum BırakAmerika’da Hesap Nasıl İstenir? Tarihin İzinde Bir Toplumsal Dönüşümün Hikayesi Bir tarihçi olarak geçmişi anlamak, bugünün davranış biçimlerini çözümlemenin en güçlü anahtarıdır. Amerika’da bir restoranda ya da kafede “hesap istemek” gibi gündelik bir eylem bile, köklerini yüzyıllar öncesine dayanan toplumsal alışkanlıklardan alır. Amerika’da hesap isteme kültürü, yalnızca bir hizmet talebi değil; bireysellik, özgürlük ve toplumsal normların şekillendirdiği bir davranış biçimidir. Kökenlere Yolculuk: Amerikan Toplumunda Hizmet Kültürünün Doğuşu Amerika’da hizmet anlayışının temelleri, 18. yüzyılda kolonilerin bağımsızlık mücadelesiyle şekillenmeye başladı. Avrupa’daki aristokratik sofra geleneklerinin aksine, Amerikan toplumu eşitlik ve özgürlük idealleri üzerine inşa edildi. Bu durum, hizmet edenle hizmet alan arasındaki ilişkiye…
Yorum BırakBir Filozofun Gözünden: Çalışan Albay Maaşı Ne Kadar? Bir filozof için her soru, görünenin ardındaki anlamı aramanın başlangıcıdır. “Çalışan albay maaşı ne kadar?” sorusu da yüzeyde basit bir ekonomik sorgu gibi görünür; fakat derinlemesine düşünüldüğünde, bu soru bizi etik, epistemoloji ve ontoloji gibi felsefenin temel alanlarına taşır. Çünkü maaş yalnızca bir gelir değil, değerin, sorumluluğun ve varoluşun sembolik bir ölçüsüdür. Etik Açıdan Maaş: Adaletin Değeri Üzerine Etik, insanın doğruyu arayışıyla ilgilenir. O hâlde şu soruyla başlayalım: Bir albay ne kadar maaş almalıdır? Bu soru, yalnızca bütçe ve devlet politikalarıyla değil, adalet duygusuyla da ilgilidir. Bir albay, yaşamını disipline, sorumluluğa ve…
Yorum BırakKanser En Çok Neyi Sever? Rahatsız Eden Cevap: İhmalkârlık, Eşitsizlik ve Sessizlik Kusura bakmayın ama yumuşatmayacağım: “Kanser en çok neyi sever?” sorusunun cevabı bir tabak şeker ya da tek bir “suçlu besin” değil. Kanser, en çok bizim boş bıraktığımız alanları, görmezden geldiğimiz sinyalleri ve “sonra baktırırım” dediğimiz anları sever. Tartışmayı baştan keskinleştireyim: Bu hastalığın en iyi müttefikleri gecikmiş tanı, bilgi kirliliği ve politik ihmal. Şimdi, samimi ama cesur bir sohbet açalım—çünkü konfor alanında kalarak hiçbir savaş kazanılmadı. Özet: Kanser “gıdaları” değil, gecikmeyi, eşitsizliği ve yanlış bilgiyi sever. Kanser En Çok Neyi Sever? Yanlış Sorudan Doğru Cevaplara “Kanser şunu sever, bunu…
Yorum BırakMutlak ve Göreli Ne Demek? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü Üzerine Pedagojik Bir Yolculuk Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanırım: öğrenme, yalnızca bilgi edinme süreci değil; dünyayı, başkalarını ve kendimizi yeniden anlama biçimidir. Her öğrenci, aynı konuyu farklı şekillerde kavrar; her sınıf, aynı bilgiyi kendi bağlamında yeniden üretir. Bu yüzden eğitim, mutlak bir doğrular dizgesi değil, göreli anlamların dans ettiği bir süreçtir. Bu yazıda “mutlak ve göreli” kavramlarını yalnızca felsefi terimler olarak değil, öğrenmenin doğasına ışık tutan pedagojik kavramlar olarak ele alacağız. Çünkü öğrenme ortamı, tam da bu iki kavramın kesişiminde şekillenir: sabit bilgilerle değişken yorumların buluştuğu yerde. Mutlak Bilgi: Öğrenmede…
Yorum BırakHey Onbeşli Türküsünün Hikayesi: Bir Aşk ve Acı Hikâyesi Tarihin Derinliklerine Yolculuk: Hey Onbeşli’nin Kökenleri Türk halk müziği, geçmişten bugüne halkın duygularını, yaşamını ve toplumsal olayları yansıtan güçlü bir anlatım biçimi olmuştur. Her bir türkü, dinleyicisine yalnızca melodisini değil, aynı zamanda o dönemin izlerini, acılarını ve sevinçlerini de aktarır. “Hey Onbeşli” türküsü de bu türkülere örnek teşkil eden ve halkın acılarını, genç yaşta giden bir askerin hikâyesini anlatan etkileyici bir parça olarak hafızalara kazınmıştır. Peki, “Hey Onbeşli” türküsünün hikayesi nedir? Bu türkü hangi toplumsal koşullar altında doğmuştur ve bugün ne anlam taşımaktadır? Türkünün İçindeki Hikâye: Aşk ve Ayrılık “Hey Onbeşli”,…
Yorum BırakHangi Atıklar Gübre Olur? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Toprağa ve Bilince Dokunmak Giriş: Öğrenmek, Toprağı Beslemek Gibidir Bir eğitimci için öğrenme, yalnızca bilgi edinme süreci değil; bir dönüşüm hikâyesidir. Tıpkı toprağın çürüyen yaprakları yeniden yaşama dönüştürmesi gibi, insan zihni de eski bilgilerini, hatalarını ve deneyimlerini dönüştürerek yeni anlamlar üretir. Öğrenmek, bir tür gübreleme eylemidir. Nasıl ki toprak, atıklardan beslenir, birey de yaşadığı deneyimlerden beslenir. Bu yazıda “hangi atıklar gübre olur?” sorusunu yalnızca çevresel değil, aynı zamanda pedagojik bir bakışla ele alacağız. Çünkü eğitim, doğa gibi döngüseldir. Doğada hiçbir şey boşa gitmez; her şey bir şekilde yeniden biçimlenir. Aynı şekilde, öğrenmede de…
Yorum BırakKambur Duruş Nedir? Vücutta Gizli Kalan Dengeyi Keşfetmek Birçok insanın günümüz yaşam tarzı nedeniyle deneyimlediği, fakat genellikle göz ardı edilen bir sorun var: kambur duruş. Her gün uzun saatler boyunca masa başında oturmak, telefonlara sürekli bakmak ve bilgisayarlarla geçirilen zaman, vücudumuzda kalıcı etkiler bırakabiliyor. Kambur duruş, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik açıdan da bizi etkileyebilir. Peki, bu duruşun arkasında ne yatıyor ve hayatımızı nasıl değiştiriyor? Hadi gelin, bunun nedenini keşfedelim. Kambur Duruşun Tanımı ve Fizyolojik Süreci Kambur duruş, sırtın ve omurganın anormal şekilde eğilmesiyle karakterize edilir. Genellikle sırtın üst kısmındaki kaslar, uzun süreli yanlış pozisyonlar nedeniyle zayıflar ve omurga…
Yorum Bırak