İçeriğe geç

Mutlak ve göreli ne demek ?

Mutlak ve Göreli Ne Demek? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü Üzerine Pedagojik Bir Yolculuk

Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanırım: öğrenme, yalnızca bilgi edinme süreci değil; dünyayı, başkalarını ve kendimizi yeniden anlama biçimidir. Her öğrenci, aynı konuyu farklı şekillerde kavrar; her sınıf, aynı bilgiyi kendi bağlamında yeniden üretir. Bu yüzden eğitim, mutlak bir doğrular dizgesi değil, göreli anlamların dans ettiği bir süreçtir.

Bu yazıda “mutlak ve göreli” kavramlarını yalnızca felsefi terimler olarak değil, öğrenmenin doğasına ışık tutan pedagojik kavramlar olarak ele alacağız. Çünkü öğrenme ortamı, tam da bu iki kavramın kesişiminde şekillenir: sabit bilgilerle değişken yorumların buluştuğu yerde.

Mutlak Bilgi: Öğrenmede Sabit Olanın Gücü

Eğitim tarihinde “mutlak” kavramı genellikle evrensel, değişmez ve her bağlamda geçerli bilgilerle ilişkilendirilmiştir. Matematikte 2+2’nin her zaman 4 etmesi, fiziğin temel yasalarının tüm dünyada aynı işlemesi, mutlak bilgiye örnek olarak gösterilir.

Pedagojik açıdan bakıldığında mutlak bilgi, öğrenmenin temel taşıdır. Bu bilgiler, öğrencilerin dünyayı anlamlandırmasında bir “referans noktası” oluşturur.

Bir çocuğa okuma yazma öğretirken harflerin biçimi, seslerin karşılığı veya bir dilin gramer kuralları, mutlak bilgi alanına girer. Ancak eğitimin derinliği burada bitmez. Çünkü bu bilgileri anlamlı hale getiren şey, bireyin onlarla kurduğu ilişkidir — işte o noktada “göreli” olan devreye girer.

Göreli Bilgi: Öğrenmede Yorumun ve Deneyimin Rolü

Göreli, yani bağlama bağlı bilgi, öğrenmenin dinamik ve insani yönünü temsil eder. Her öğrenci bilgiyi kendi deneyimleri, kültürel geçmişi, dili ve değerleri üzerinden yorumlar. Bu, bireysel farkların öğrenme sürecini nasıl zenginleştirdiğini gösterir.

Örneğin, “adalet” kavramını öğretirken bir öğrenci bunu okul kurallarıyla, diğeri aile içi ilişkilerle, bir başkası ise toplumdaki eşitsizliklerle ilişkilendirebilir. Aynı kelime, farklı bağlamlarda farklı anlamlar kazanır. Bu durum, eğitimin en canlı ve dönüştürücü yönüdür: öğrenciler bilginin yalnızca alıcısı değil, üreticisidir.

Göreli bilgi, öğrenmeyi demokratikleştirir. Öğretmen artık “tek doğruyu aktaran” kişi olmaktan çıkar; anlamları birlikte inşa eden bir rehbere dönüşür. Bu yaklaşım, Paulo Freire’nin eleştirel pedagoji anlayışında da görülür. Freire’ye göre öğrenme, bir ezber değil, bir “özgürleşme eylemidir.” Çünkü bilgi, ancak bağlam içinde anlam kazandığında bireyi güçlendirir.

Pedagojik Yöntemlerde Mutlak ve Görelinin Dengesi

Eğitimde başarı, mutlak ve göreli bilginin dengeli bir biçimde harmanlanmasına bağlıdır. Mutlak bilgi, öğrencinin bilişsel yapısını destekler; göreli bilgi ise duygusal ve sosyal boyutlarını besler.

Bir öğretmen için bu dengeyi kurmak, sınıfta hem yapısal hem de yaratıcı bir atmosfer oluşturmak anlamına gelir.

Örneğin fen dersinde “su döngüsü” anlatılırken bu süreç doğa yasaları açısından mutlak bir bilgi olarak öğretilir.

Ancak aynı konu, iklim değişikliği bağlamında tartışıldığında göreli bir anlam kazanır: suyun döngüsü sabittir ama onun insanlar üzerindeki etkisi coğrafyaya, ekonomiye ve politikaya göre değişir.

Bu tür bir öğretim yaklaşımı, öğrencilerin hem bilgiye saygı duymasını hem de sorgulama yeteneğini geliştirmesini sağlar. Çünkü eğitim, sadece “ne” sorusunu değil, “neden” ve “nasıl” sorularını da sormayı öğretir.

Bireysel ve Toplumsal Etkiler: Öğrenmede Değerin İnşası

Mutlak ve göreli kavramlarının bir diğer önemli yönü, birey ve toplum arasındaki etkileşimi anlamamıza yardımcı olmasıdır.

Birey mutlak değerlere ihtiyaç duyar — adalet, dürüstlük, sevgi gibi. Bunlar, toplumsal yaşamın dayanak noktalarıdır.

Ancak bu değerlerin uygulanışı, yani “adalet nasıl sağlanmalı?” sorusu göreli bir tartışmadır.

Pedagojik açıdan bu fark, öğrencilerin hem evrensel ilkeleri öğrenmelerini hem de kendi kültürel kimlikleriyle anlam üretmelerini sağlar.

Bir öğretmen için en güçlü öğrenme ortamı, bu iki düzlemin birbirine dokunduğu noktadır: sabit bilgiyle değişken deneyimin buluştuğu yer.

Öğrenmede Sorgulamanın Gücü

Mutlak ve göreli kavramlarını anlamak, aslında öğrenmenin özünü anlamaktır. Çünkü her bilgi, hem bir temele hem de bir yoruma dayanır. Eğitim, bu iki alanı uyumlu hale getirdiğinde dönüştürücü hale gelir.

Her öğrenci, bilgiyi kendine özgü bir biçimde anlamlandırdığında, eğitim bir “çoğul anlamlar” evrenine dönüşür. Öğrenmenin sihri de burada gizlidir: hepimiz aynı şeyleri öğreniriz ama hiçbirimiz aynı şekilde anlamayız.

Peki siz kendi öğrenme yolculuğunuzda mutlak olanla göreli olanı nasıl dengeliyorsunuz?

Bir bilgiyi sadece ezberlediniz mi, yoksa ona kendi anlamınızı mı kattınız?

Belki de eğitimin en derin sorusu budur: “Öğrendiklerimiz mi bizi şekillendiriyor, yoksa biz mi öğrendiklerimize anlam veriyoruz?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort brushk.com.tr sendegel.com.tr trakyacim.com.tr temmet.com.tr fudek.com.tr arnisagiyim.com.tr ugurlukoltuk.com.tr mcgrup.com.tr ayanperde.com.tr ledpower.com.tr
Sitemap
prop money